Kira üzerine can sıkıcı şeyler

Haymatlos Günce
2 min readApr 28, 2021

--

İşler kesat. Tufanlarla dövülmekten bitap düşmüş gençliğim şu kira meredinin elinden bir türlü kurtaramadı yakasını. Başımı sokacak bir çatı bulamayıp sıcak tren istasyonları aradığım evrenin biraz geride kalmış olmasına şükretmiyor değilim elbette. Fakat hikayenin bu bölümü de epey can sıkıcı engellerle çevrili ve zaman mütemadiyen aleyhime işliyor. İşler kesat ve her dakika her saniye biraz daha hızla yaklaşıyorum o mel’un kira ödeme gününe. Pürtelaş ve devasız.

Yirmi üçümde de aynı endişe vardı Mecidiyeköy’de bankamatik kuyruğunda bekleyen yüzümde. Fakat o zamanlar düşmekten korkmazdım hiç. En nihayetinde dönerim memlekete, başımı sokacak bir oda yiyecek bir tabak yemek bulurum derdim. Otuz ikime gelip de bir baltaya sap olamadığım şu günlerde ise hayatın, elimden, düşebilme lüksünü aldığını, onun yerine daha ağır daha telaşlı vehimler bıraktığını idrak ediyorum. Dönecek bir memleket de kalmadı. İyi yanından bakarsak, antidepresanlara kolayca ulaşılan bir devirde yaşıyorum ve akşamları arabayı bir kıyıya çekip sigara içebiliyorum. Hem bu ay kiranın çıkışmamış olması meselesi tanıdık bir yerden açılan yaranın yeniden kanamasından fazlası da değil aslında. Ama yaranın yankısından bahis açınca, yarayı sevdiğimden dilim yalnız kederli bir aksana bürünüyor sanıyor tanıyanlar. Uzun uzadıya içimde kıvrılan yorgunluktan bahis açmak, kendimi anlatabilmek ister(d)im oysa..

Hayat otuz ikime vardığımda yalnız düşebilme değil anlatabilme lüksünü de almış oldu elimden, yetersiz bir miktar kira karşılığında.

Haydi forsa, şimdi yakınmak sırası değil, dön işinin başına!

Stockholm~ Nisan, 2021

--

--